Günlük hayata bağımsız katılımda ergoterapinin rolü önemli
Anlamlı ve amaçlı aktiviteler ile sağlığı ve refahı geliştiren, kişi merkezli bir sağlık mesleği olan ergoterapi, engelli bireylerin sosyal yaşama katılmasına destek olmayı hedefliyor.
Anlamlı ve amaçlı aktiviteler ile sağlığı ve refahı geliştiren, kişi merkezli bir sağlık mesleği olan ergoterapi, engelli bireylerin sosyal yaşama katılmasına destek olmayı hedefliyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü Öğretim Görevlisi Melike Selin İkinci Kaya, engelli bireylerin, günlük yaşama bağımsız katılımlarının yalnızca fiziksel beceriler ile değil; özgüven, motivasyon, problem çözme gibi psikososyal beceriler ve çevresel düzenlemeler ile yakından ilişkili olduğunu vurgulayarak “Ergoterapi tam da bu noktada devreye girerek bireylerin güçlü yönlerini destekler, hem de çevreyi bireylerin ihtiyaçlarını uygun hale getirmeyi amaçlar” dedi. Engelli bireylerin sosyal yaşama katılmasında ailenin rolüne de dikkat çeken İkinci Kaya, “Ailelerin destekleyici ve cesaretlendirici yaklaşımı, engelli bireylerin hem sosyal yaşamda hem de iş hayatında daha güvenli, daha bağımsız ve daha aktif rol almasını sağlayacaktır” dedi.
İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü Öğretim Görevlisi Melike Selin İkinci Kaya, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada engelli bireyler için günlük yaşama katılımın önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Nüfusun yaklaşık yüzde 16’sı engellilik deneyimi yaşıyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sının, yaşamının bir döneminde bir tür engellilik deneyimi yaşadığını belirten Melike Selin İkinci Kaya, “Bu kadar büyük bir kitlenin günlük hayata katılımında yaşadığı zorluklar, engelliliğin sadece bir sağlık durumu olmadığını; insanların çevreleri, fırsatlara erişimleri ve toplumdaki tutumlarla şekillenen çok boyutlu bir mesele olduğunu göstermektedir. Birçok engelli birey, aslında yapamadıkları için değil; fiziksel çevrenin, toplu taşımanın, eğitim ortamlarının ve sosyal alanların yeterince erişilebilir olmaması nedeniyle katılım konusunda güçlük yaşamaktadır. Bu nedenle engelliliği anlamak, bireylerde bir eksiklik aramak değil; toplumun ne kadar kapsayıcı olduğunu sorgulamak anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Sosyal yaşama tam ve eşit katılım bir gereklilik
Engelli bireylerin sosyal yaşama tam ve eşit biçimde katılmasının, yalnızca bir tercih değil; yaşam kalitesini, sağlığı, bağımsızlığı ve toplumsal bütünlüğü doğrudan etkileyen kritik bir gereklilik olduğunu söyleyen Melike Selin İkinci Kaya, “Bireylerin sosyal ilişkilerinin güçlü olması ve toplumsal yaşama aktif katılımı, engelliliğin etkilerini azaltmakta ve günlük yaşamda bağımsızlığı arttırmaktadır” dedi.
Engeller hazırlıksız olmaktan kaynaklanıyor
Engelli bireylerin sosyal yaşama katılımlarını zorlaştıran pek çok faktör bulunduğunu ifade eden Melike Selin İkinci Kaya, “Bu faktörler, düşünülenin aksine bireylerin ‘yetersizliklerinden’ değil toplumun yeterince hazırlanmış olmamasından kaynaklanmaktadır. Engelli bireylerin sosyal yaşama katılımlarını limitleyen engeller, çoğu zaman gündelik hayatın en basit ayrıntılarında karşımıza çıkmaktadır. Rampasız kaldırımlar, toplu taşıma araçlarının yetersizliği, toplum içinde kullanılan ortak alanların erişilebilir tasarlanmaması gibi fiziksel engeller, insanların sosyal çevreleri ile iletişim kurmalarını zorlaştırmaktadır. Bunun yanı sıra kültürümüzde var olan önyargılar, acıma duygusu, aşırı korumacılık ya da görmezden gelmek gibi davranışlar da engelli bireylerin kendilerini eşit bir şekilde ifade etmelerini zorlaştırmaktadır” dedi.
Günlük hayata bağımsız katılımda önemli rol üstleniyor
Ergoterapinin anlamlı ve amaçlı aktiviteler ile sağlığı ve refahı geliştiren kişi merkezli bir sağlık mesleği olduğunu hatırlatan Melike Selin İkinci Kaya, “Ergoterapistler, bireylerin yapmak istedikleri, ihtiyaç duydukları ve toplum içinde rollerini yerine getirirken yapmaları beklenen aktiviteleri gerçekleştirebilmeleri için bireylerin becerilerini geliştirerek, aktiviteyi modifiye ederek ya da çevresel düzenleme yaparak bireylerin bağımsızlıklarını destekler” dedi.
Temel becerilerden sosyal desteğe kadar pek çok katkı hedefleniyor
Engelli bireylerin, günlük yaşama bağımsız katılımlarının yalnızca fiziksel beceriler ile değil; özgüven, motivasyon, problem çözme gibi psikososyal beceriler ve çevresel düzenlemeler ile yakından ilişkili olduğunu kaydeden İkinci Kaya, “Ergoterapi tam da bu noktada devreye girerek bireylerin güçlü yönlerini destekler, hem de çevreyi bireylerin ihtiyaçlarını uygun hale getirmeyi amaçlar. Ergoterapistler, engelli bireyler ile yemek yemek, giyinmek, kişisel bakım gibi temel günlük yaşam aktiviteleri üzerinde çalışabildiği gibi; alışveriş yapmak, yemek hazırlamak gibi yardımcı günlük yaşam aktivitelerinde de destek sunar” dedi.
Duyu bütünleme temelli yaklaşımlar kullanılıyor
Ergoterapinin günlük yaşam becerilerini iyileştirme ve güçlendirmede sunduğu katkılara değinen İkinci Kaya, “Hareket, denge, koordinasyon, ince ve kaba motor becerilerde güçlük yaşayan bireylerle duyu bütünleme temelli yaklaşımlar kullanarak becerilerin gelişmesini hedefler. Bunun yanında bilişsel ve sosyal becerileri destekleyerek bireyin bağımsızlığını artırmayı amaçlar. Gerektiğinde aktiviteleri kolaylaştıran yardımcı cihazlar, teknolojik ekipmanlar ve çevresel düzenlemeler önererek günlük yaşamı daha erişilebilir hâle getirir” diye konuştu.
Melike Selin İkinci Kaya, ergoterapinin tüm bu bireysel çalışmaların yanı sıra engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımlarının sürdürülebilir olması için aileler, eğitimciler, kurumlar ve politika yapıcılarla iş birliği içinde çalışarak daha kapsayıcı bir yaşam ortamı oluşturulmasına katkı sağladığını söyledi.
Sosyal yaşam ve iş hayatına katılımda ailelere öneriler
Engelli bireylerin toplumsal katılımlarında ailenin büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Melike Selin İkinci Kaya, sözlerini şöyle tamamladı:
“Aile, bireyin var olduğu, ilk deneyimlerini yaşadığı en küçük kurumdur bu nedenle bireylerin motivasyonları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Ailelerin yaklaşımı, engelli bireylerin bağımsızlık düzeylerini etkilemektedir. Aileler, bireylerin yapamadıklarına odaklanmak yerine bireylerin yapabildiklerini fark ettirmeli ve de güçlü yönlerine odaklanmalıdır. Küçük başarıların dahi takdir edilmesi, bireylerin toplumsal katılım isteklerini artıracaktır. Aileler, bireylerin deneyim kazanmalarına izin vermeli, onlara alan açmalı ve de çok korumacı yaklaşmamalıdır. Toplumsal etkinliklere birlikte katılmak, bireyleri farklı ortamlarda desteklemek, sosyal ortamlara teşvik etmek de önemli olmaktadır. Sonuç olarak ailelerin destekleyici ve cesaretlendirici yaklaşımı engelli bireylerin hem sosyal yaşamda hem de iş hayatında daha güvenli, daha bağımsız ve daha aktif rol almasını sağlayacaktır.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
YORUMLAR
